Bu Blogda Ara

14 Şubat 2013 Perşembe

Enflasyon Raporu 2013 - I açıklandı !


Enflasyon Raporu 2013 - I açıklandı. 138 sayfalık raporun 28 maddeden oluşan Türkiye özeti ve 10 maddeden oluşan uluslararası konjonktür özetini aşağıdaki bulabilirsiniz.

TÜRKİYE

1.       TÜİK tarafından açıklanan milli gelir verilerine göre GSYİH, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 oranında artış kaydetmiştir.

2.       Yılın son çeyreğinde krediler tekrar ivmelenme eğilimine girmiştir. Böylece, yıl sonunda toplam kredilerin büyüme oranı orta vade için referans alınan yüzde 15 seviyesinin sınırlı ölçüde üzerinde, yüzde 16 civarında gerçekleşmiştir.

3.       Enflasyon 2012 yılının son çeyreğinde tahminlerin de ötesinde bir düşüş göstererek yıl sonu itibarıyla yüzde 6,2 düzeyinde gerçekleşmiştir.

4.       Enflasyon tahminleri üretilirken, kredilerin yüzde 15 civarında büyüyeceği ve reel efektif döviz kurunda önemli bir değişim gözlenmeyeceği varsayılmıştır. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2013 yılı sonunda yüzde 5,3, 2014 yılı sonunda ise yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir.

5.       Ekim Enflasyon Raporu’nda 107 ABD doları olarak belirlenen 2013 yılı ortalama petrol fiyatı varsayımı, vadeli fiyatlarla uyumlu şekilde oldukça sınırlı oranda yukarı yönlü güncellenerek 108 ABD dolarına yükseltilmiştir.

6.       Küresel ölçekte parasal genişlemenin sürmesi, risk iştahındaki artışla birleşince gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarının hızlanmasına neden olmuştur. Türkiye’de de sermaye girişlerinde hızlanma gözlenmiş, özellikle Kasım ayı ortasından bu yana hisse senedi piyasasına yabancı girişlerinde artış yaşanmıştır.

7.       Küresel ekonomik belirsizliklerin azalmakla birlikte devam etmesi toparlanmayı sınırlayabilecek bir unsur olarak önemini korumaktadır.



8.       Kurul, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam ettiğine dikkat çekerek para politikasında her iki yönde de esnekliğin korunmasının uygun olacağını belirtmiştir. Bu çerçevede, alınan tedbirlerin krediler, yurt içi talep ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edileceği ve Türk lirası fonlama miktarının gerekli görüldüğünde aşağı veya yukarı yönlü ayarlanacağı vurgulanmıştır.

9.       TCMB, son dönemde hızlı kredi genişlemesi ve yerli para üzerinde oluşabilecek değerlenme baskısının önüne geçilmesi için kısa vadeli faiz oranlarını düşük düzeylerde tutarken, zorunlu karşılık politikası ile sıkılaştırmaya gitmektedir.

10.    Mevcut küresel eğilimlerin devam etmesi ve kredilerin uzun sure yüzde 15 düzeylerinin üzerinde seyretme olasılığının ortaya çıkması durumunda makro ihtiyati tedbirler alınmaya devam edilecektir.

11.    Sermaye akımlarındaki hızlanma, faiz oranlarındaki düşüş, kredi koşullarındaki iyileşme ve destekleyici likidite politikaları, önümüzdeki dönemde krediler ve iç talebin daha da hızlanma olasılığına işaret etmekte ve makro-finansal risklere dair temkinli duruşun korunmasını gerektirmektedir.

12.    Makro finansal risklerin dengelenmesi açısından ise TCMB’nin krediler ve döviz kurunda aşırı dalgalanmaya kayıtsız kalmadığı bir çerçeve esas alınmaktadır.

13.    Yılın son çeyreğine dair veriler, tüketim ve yatırım talebinde öngörüldüğü şekilde ılımlı bir artış eğilimine işaret etmektedir.

14.    Son dönemde artan sermaye akımlarının finansal koşullar üzerindeki genişletici etkisinin desteğiyle 2013 yılının ilk yarısında yurt içi nihai talebin beklenenden daha hızlı bir artış gösterebileceği tahmin edilmektedir. Sipariş göstergeleri, krediler ve diğer öncü endeksler de bu görünümü desteklemektedir. Dış talep ise zayıf seyrini korumuştur. Bu dönemde küresel büyümeye ilişkin tahminlerde önemli bir farklılaşma gözlenmemiştir.

15.    Toplam krediler yılın son haftalarında özellikle ticari krediler kaynaklı olmak üzere hızlanarak 2007-2010 ortalamasına yaklaşmıştır. Bu gelişmeler ışığında, önümüzdeki dönemde iç talebin büyümeye daha fazla katkı yapacağı, dolayısıyla ithalat talebinde bir canlanma yaşanabileceği öngörülmektedir.
16.    Nihai yurt içi talebin 2012 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 2011 yılı ilk çeyreğinin de altında seyrettiği dikkate alındığında toparlanma üzerinde yukarı yönlü risklerin de olduğu düşünülmektedir.

17.    Maliye politikasının duruşu için OVP projeksiyonları temel alınmıştır. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde mali disiplinin süreceği ve yapısal bütçe dengesinde önemli bir değişim olmayacağı varsayılmıştır.

18.    Enflasyonun Ocak ayındaki tütün fiyat ayarlamaları nedeniyle sınırlı bir yükseliş gösterdikten sonra tekrar düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir. Mayıs ve Haziran aylarında enerji fiyatlarındaki baz etkisinden dolayı enflasyonun geçici bir artış göstermesi beklense de, sonraki aylarda aşağı yönlü eğilimin devam edeceği tahmin edilmektedir. Çekirdek enflasyon göstergelerinin ise kısa vadede olumlu seyrini koruması ve 2013 sonu itibarıyla yüzde 5’in altında kalması beklenmektedir.

19.    Türkiye’ye yönelik risk algılamalarındaki iyileşme, rezerv opsiyonu mekanizmasının aktif olarak uygulanması ve ticari kredilerdeki ılımlı seyir faiz koridorunun üst sınırının ölçülü oranda indirilmesine olanak tanımış ve bu sebeple Kasım ayında gecelik borç verme faiz oranı 50 baz puan düşürülerek faiz koridoru daraltılmıştır. Ayrıca finansal istikrarı desteklemek amacıyla Kasım ayında rezerv opsiyonu katsayıları sınırlı oranda artırılmış, Aralık ayında politika faizi 25 baz puan düşürülmüştür.

20.    Döviz ve altın rezerv opsiyonu katsayılarının artırılması sonucu TCMB’nin ROM aracılığıyla piyasadan çektiği döviz ve altın miktarı artış göstermeye devam etmiştir.

21.    Uluslararası piyasalardaki faiz oranlarının düşük seviyelerde olması, Türkiye’de yerleşik bankaların borçlanma risk primlerinde devam eden gerileme ve sınırlı olmasına karşın, DTH faizlerinde gözlenen düşüş, bankaların döviz cinsinden fon maliyetleri açısından sıkıntı yaşamadıklarını göstermektedir.

22.    Tüketici güveninde Kasım ve Aralık aylarında kaydedilen iyileşme ve düşen faiz oranları hanehalkı kredi talebinin canlanmasına yol açmıştır. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde tüketici kredilerindeki artışın büyük ölçüde konut kredilerinden ve daha sınırlı olarak taşıt kredilerinden kaynaklandığı görülmektedir. İhtiyaç kredilerindeki büyüme ise yılın ikinci yarısında genel olarak yatay seyretmiş, ancak Aralık ayında bir miktar hızlanmıştır.

23.    Bankaların Kredi Eğilim Anketi’ne verdikleri yanıtlar şirketlerin (özellikle de KOBİ’lerin) kredi talebinde artış olduğunu göstermektedir. Firmaların borçlarını yeniden yapılandırmaları ile stok artırımı ve işletme sermayesi ihtiyacı yılın son çeyreğinde işletmelerin kredi talebini belirleyen başlıca unsurlar olmuştur.

24.    Merkezi yönetim bütçesi 2012 yılında 28,8 milyar TL açık, faiz dışı denge ise 19,6 milyar TL fazla vermiştir. 2011 yılı ile karşılaştırıldığında bütçe dengesinin ve faiz dışı bütçe dengesinin kötüleştiği ve söz konusu dengelerdeki kötüleşmenin 2012 yılı bütçesinde öngörülenden daha şiddetli olduğu görülmektedir. Bu gelişmede, faiz dışı harcamalar içinde önemli bir yer tutan personel giderleri ile sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderlerindeki artışların önemli bir rol oynadığı görülmektedir.

25.    Personel ve sosyal güvenlik giderleri başta olmak üzere, faiz dışı harcamaların 2013 yılında izleyeceği seyir bütçe performansı açısından belirleyici bir öneme sahip olmakla birlikte, iç talep artışına bağlı olarak vergi gelirlerinin yükselmesi ve geçen yılın Eylül ayında ve 2013 yılının başında gerçekleştirilen vergi düzenlemeleri bütçe gelirlerini olumlu yönde etkileyebilecek unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

26.    Eylül ayında uygulamaya koyulan mali önlemler çerçevesinde motorlu taşıtlar, akaryakıt ve alkollü içeceklerdeki vergi oranlarının artırılması ve Kasım ayından itibaren iktisadi faaliyette gözlenen canlanma yılın son çeyreğinde bütçe gelirlerini olumlu yönde etkilemiştir.

27.    Ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve 6111 sayılı “Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması Kanunu” çerçevesinde sağlanan gelirlerin önceki yıla göre azalmasının neden olduğu olumsuz baz etkisi vergi gelirlerindeki artışı sınırlamasına karşın, 2012 yılı itibarıyla Eylül ayında hayata geçirilen vergi düzenlemelerinin de katkısıyla vergi gelirleri hedefi tutturulmuştur.

28.    SGK bütçe performansı, 6111 sayılı Kanun çerçevesinde prim borçlarının yeniden yapılandırılması neticesinde elde edilen gelirin 2011 yılına göre azalması ve yeşil kartlıların sağlık harcamalarının 2012 yılının başından itibaren SGK’ya aktarılmasına bağlı olarak kötüleşmiştir. Diğer yandan, borç verme kaleminde gözlenen yüzde 58,2 oranındaki çarpıcı artışta esas olarak KİT’lere verilen borçlardaki yükseliş belirleyici olmuştur.



ULUSLARARASI KONJONKTÜR


1.       Ülkelerde parasal genişleme politikalarının sürmesi, hatta temel ekonomik verilerde düzelme sağlanana kadar bu politikalara devam edilmesinin taahhüt edilmesi ve küresel piyasalarda risk alma iştahının artması gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını hızlandırmaktadır.

2.       Euro Bölgesi’ndeki sorunların çözümüne dair atılan adımlara rağmen kredi piyasası ile büyüme görünümündeki zayıf seyir ve borcun sürdürülebilirliğine dair kaygılar devam etmektedir.

3.       Küresel eğilimlere bakıldığında, dünya geneli ithalat talebinin Ekim-Kasım döneminde bir önceki çeyreğe kıyasla ılımlı bir artış kaydettiği görülmektedir. Bu artışın kaynağı incelendiğinde, Asya’nın artan ithalat talebi dikkat çekmektedir. Ayrıca, Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi ithalat talebinde sınırlı da olsa bir artış göze çarpmaktadır. Öte yandan, son dönemde ihracatımız içerisindeki payı giderek yükselen Afrika ve Orta Doğu ülkelerinin ithalat talebindeki güçlü artış eğiliminin durakladığı gözlenmektedir.

4.       Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin veriler küresel iktisadi faaliyetin gerilemeye devam ettiğini gösterirken; Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde mali uçurum, Euro Bölgesi’nde bankacılık birliği ile Yunanistan’da tahvil geri alım programı ve Japonya’da büyümeyi destekleyici politikaları savunan bir yönetimin iktidara gelmesi yılın son çeyreğinde öne çıkan iktisadi ve siyasi gelişmeler olmuştur.

5.       Geçtiğimiz üç aylık dönemde, Euro Bölgesi’nde sorunların çözümüne yönelik olumlu adımlar atılmasına karşın belirsizliklerin tam olarak giderilemediği görülmektedir.

6.       ABD’de geçmiş dönemlerde sağlanan vergi avantajlarının kaldırılmasını ve kamu harcamalarının azaltılmasını öngören ve iktisadi faaliyet üzerindeki olası negatif etkilerinden dolayı “mali uçurum” olarak adlandırılan sürecin ancak kısmen aşılabilmesi ve ABD’nin borçlanma üst sınırına tekrar yaklaşması önümüzdeki dönem için risk oluşturmaktadır.

7.       Gelişmiş ülke merkez bankalarının, ekonomilerini desteklemede karşılaştıkları en temel sorun, bankacılık sektörlerine sağlanan likiditenin reel sektöre yönlendirilememesi olarak görülmektedir. Bu gelişmelere paralel olarak ülkelerin büyük bir kısmının para politikalarının önümüzdeki dönemde de gevşek seyretmesi beklenmektedir.

8.       ABD ekonomisi, yılın üçüncü çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre (yıllıklandırılmış) yüzde 3,1 büyüme kaydetmiştir. 2011 yılının dördüncü çeyreğinden bu yana en hızlı büyüme kaydedilmiş olmasına karşın, işgücü piyasasında belirgin bir toparlanmanın başlamadığı ve temel işsizlik göstergelerinin kriz öncesi seviyelerinden halen uzak olduğu görülmektedir.

9.       Consensus Forecasts ve World Economic Outlook (IMF) tahminlerine bakıldığında, 2013 yılsonuna ilişkin büyüme tahminlerinin, Ekim Enflasyon Raporu dönemine göre kötüleştiği görülmektedir.

10.    ABD ham petrol stoklarının birinci Körfez Savaşı’ndan bu yana ulaştığı en yüksek seviyelerinde olması ve OPEC üyesi ülkelerin üretim düzeylerini korumasına bağlı olarak ham petrol arzında da fiyatların yukarı doğru ivmelenmesine yol açacak bir baskı görünmemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ekonomik Takvim

Canlı Ekonomik Takvim Investing.com Türkiye tarafından sağlanmaktadır, lider finans portalı.