Bu Blogda Ara

7 Ekim 2013 Pazartesi

IMF Heyeti Türkiye Raporu; Yapısal Reform Yoksa Büyüme de Yok

IMF Heyetinin Değerlendirme Raporu

18 – 30 Eylül tarihleri arası IMF heyetinin Türkiye ekonomisinin değerlendirilmesi üzerine yaptığı ziyaret sonucunda oluşturulan raporda, kısa vadede hem para politikasında hem de maliye politikasında sıkılaştırmaya gitmenin gerekliliği üzerine vurgu yapılıyor. Orta vadede ise Türkiye’nin iç tasarruflarının artırılmasının ve yapısal reformlara devam etmesinin önemi belirtiliyor. IMF söz konusu raporla 2013 yılı için büyüme beklentisini %3.8; 2014 yılı için ise %3.5 olarak duyurdu.

Cari işlemler açığının, artan altın ithalatı ile birlikte, 2013 yılı için GSYH’nın %7’sinin üzerine çıkacağı beklenirken; bir sonraki yılda bu düzeylerde seyredeceği belirtiliyor. Enflasyondaki gelişmelerin ve TL’deki değer kaybının hem bu yıl hem de 2014’te enflasyonun %5 olan hedefin üzerinde seyretmesine neden olacağı vurgulanıyor. Bununla birlikte, sermaye akımlarındaki zayıflamanın veya sermaye çıkışının Türk ekonomisi üzerinde ciddi sonuçları olabileceğini ve bu riski düşürecek politikaların hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu itibarla, IMF heyetinin bulgularını içeren raporda, para ve maliye politikalarına ilişkin öneriler de sıralanıyor:

Para Politikasına İlişkin Öneriler:

Kredilerdeki yüksek büyüme, manşet ve çekirdek enflasyonun yüksek olması (özellikle de %5 olan hedefin çok üzerinde olması) ve genişlemeye devam eden yüksek cari açık nedeniyle, Merkez Bankası’nın politika faizi olan 1 haftalık repo oranının artırılması gerektiği savunuluyor. Bunun gerçekleştirilmemesi halinde enflasyonun ve beklentilerin ortaya konan enflasyon hedefine paralel gerçekleşmesinin zor olacağı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, Merkez Bankası’nın hâlihazırda uyguladığı para politikası çerçevesinin enflasyon hedefine ulaşmada yetersiz kaldığı ve parasal aktarım mekanizmalarını zayıflattığı savunulurken; uluslararası piyasalardaki durum da dikkate alındığında söz konusu politikaların sorgulandığı ve iletişimi karmaşıklaştırdığı eleştirisi getiriliyor. Dövize yapılan müdahalenin doğru para politikasının yerini alamayacağının savunulduğu raporda, Merkez Bankası’nın döviz satımını sadece aşırı oynaklığa karşı kullanmasının uygun olacağı belirtiliyor.

Maliye Politikasına İlişkin Öneriler:

2013 yılı için bütçe hedeflerinin ulaşılabilir olduğu vurgulanmakla birlikte Türkiye’nin, özellikle kamu yatırım harcamaları nedeniyle, genişlemeci maliye politikası uyguladığı belirtiliyor. Maliye politikasının, uluslararası piyasalar kaynaklı riskleri azaltmada önemli bir rolü olduğunun savunulduğu IMF heyetinin bulgularında, bunu gerçekleştirmekte yüksek kamu tasarruflarına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Böylece, 2014 bütçesinde, faiz dışı harcama seviyesi olarak 2013-2015 orta vadeli planda belirtilen seviyenin hedef alınması gerektiği tavsiye ediliyor. Söz konusu hedefin (yapısal bütçe açığında, GSYH’’nın %0.7’si oranında bir iyileşme), mali disiplinin korunduğu yönünde piyasalara sinyal vermede etkin olacağı da belirtiliyor.

Finansal İstikrara İlişkin Bulgular:

IMF heyetinin raporunda, Türkiye’deki finansal sistemin, tüm risklere rağmen olumlu bir görünüme sahip olduğu belirtiliyor. Bu olumlu görünüme kanıt olarak, rakiplerine kıyasla Türkiye’deki bankaların kaldıraç oranlarının ve tahsili gecikmiş alacaklarının görece daha düşük olduğunun altı çizilirken; sermaye yeterlilik oranın yüksek, kredilerin büyük ölçüde mevduatlardan karşılandığı ve açık pozisyonlarının büyük olmadığı vurgulanıyor. Kredilerdeki hızlı artış sektör için risk olarak tanımlanırken; bankaların döviz borçlanmasının miktarının ve yapısının takip edilmesi gerektiği belirtiliyor. Finansal olmayan kuruluşlara kullandırılan döviz kredilerinin risk ağırlıklarının artırılması veya bu kredilerin kullanımında sınırlama için zorunlu karşılık artırımına gidilmesi tavsiye edilirken; bireysel müşterilerin kredi kartı limitlerinin gelirlerine endekslenmesi politikası da olumlu karşılanıyor. Bu uygulamanın ihtiyaç kredilerine de uygulanabileceği belirtiliyor.  

IMF heyetinin oluşturduğu raporun sonuç bölümünde, Türkiye’nin gerçekleştirmesi gereken yapısal reformlara değiniliyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin, sürekli olarak dış finansman sağlayarak %4 ile %5 arasında bir büyümeyi yakalayamayacağına dikkat çekiliyor. Düşük seviyedeki tasarruf oranları göz önüne alındığında yatırımların sermaye girişlerine bağlı olduğu belirtiliyor. Yapısal reformların hayata geçirilmemesi halinde ise büyümenin tarihi seviyelerin altında seyredeceğine ilişkin uyarıda bulunuluyor.


Bireysel emeklilik reformu tasarrufları artırmada olumlu karşılanırken; kamu tasarruflarının da artırılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Bu itibarla yetkililerin orta vadede daha yüksek faiz dışı fazla hedefi ortaya koymaları gerektiği belirtiliyor. Son olarak, üretkenliğin artırılmasına dönük eğitim ve işgücü reformları, enerji bağımlılığını azaltıcı yönde politikalar, kayıt dışı ekonomiyle mücadele yönünde atılan adımların sürdürülmesi, büyümeyi artıracak başlıca yapısal reformlar olarak sıralanıyor.

FED Tahvil Alımı'na Devam Dedi !

Amerikan Merkez Bankası (FED) sürpriz yaparak beklentilerin aksine tahvil alımlarında azaltıma gitmezken politika duruşunu da olabildiğince güvercinvari tuttu. FED’in 2015-2016 yıllarına
ilişkin tahminleri de göreceli olarak yumuşak kaldı.

Son dönemde gerek tahvil gerekse de mortgage faizlerinde meydana gelen yükseliş ve mali
politikalara ilişkin belirsizlikler nedeniyle ekonomik büyümenin olumsuz etkilendiğine işaret çekilirken tahvil alımlarının azaltılması için gerekli ortamın henüz tesis edilmediği vurgusu yapıldı. Başkan Bernanke yaptığı basın toplantısında tahvil alımlarında azaltıma yıl sonuna doğru başlanabileceğine dikkat çekse de ne zaman sonlandırılacağı hususunda kafalarında net bir tarih olmadığını belirtip ekonomik verileri izlemeye devam edeceklerini vurguladı.

Bu kararlar küresel mali piyasalarca oldukça olumlu karşılandı. FED’in 22 Mayıs’ta yaptığı çıkış stratejisini devreye sokabileceği açıklamasının ardından ciddi anlamda satış baskısına maruz kalan gelişmekte olan piyasalardaki etkisi ise daha da olumlu oldu. Birçok gelişmekte olan ülke parasında ciddi oranlarda değerlenme, hisse senetlerinde ise yüksek oranlarda artışlar gözlemlendi. Risk primleri aşağı gelirken küresel bazda risk iştihanın arttığı bir ortam oluşmuştur.
İlk olarak karar mali piyasaları gardı düşük bir şekilde yakaladı. Beklentiler dışında kalan bu kararı kesinlikle olumlu olarak yorumlamalıyız. İlk tepki de bu şekilde oldu. Coşkulu gelen ilk tepkinin ardından iyimserliğin beklendiği gibi kademeli bir şekilde ivme kaybettiği gözlemlendi.


Karar gelişmekte olan mali piyasalarda daha fazla olumlu etki doğuracaktır. Zira, FED’in çıkış stratejisini gündeme getirmesi de gelişmekte olan piyasalarda daha fazla negatif tepki yaratmıştı. Ancak, büyük resme baktığımız zaman, kısa vadeli tepkiyi bir kenara bırakırsak, FED’in bol ve ucuz para politikasından çıkış kararını gündeminden çıkarmadığını, sadece ertelediğini söylememiz gerekiyor. Bu nedenle, piyasalarda kısa vadede yaşanacak coşkulu havanın kalıcı bir durum almasını beklemek doğru olmayacaktır.

Kararı, FED’in piyasalara hazırlanması için biraz daha zaman tanıdığı şeklinde yorumlamak daha doğru olacaktır. Konuya bu çerçeveden bakıldığında FED kararı sonrasında ortaya çıkan piyasa hareketlerini, riskli pozisyonlardan kurtulmak, açık pozisyonları kapamak adına iyi bir fırsat olarak değerlendirmek daha uygun olacaktır.

Türkiye ekonomisi, yüksek cari işlemler açığı ve dış borçlanma ihtiyacı nedeniyle FED’in kararına oldukça duyarlıydı. Genel makro ekonomik durumu birçok gelişmekte olan ekonomiye göre daha olumlu olmasına rağmen, sırf bu zayıflığı nedeniyle 22 Mayıs’tan sonraki süreçte ciddi bir satış baskısına maruz kalmış ve değer kayıpları liginde ilk sıralarda yer edinmişti. FED’in bu kararı, Türk mali piyasalarını satış baskısına maruz bırakan sebepleri bir süreliğine de olsa gündemden çıkardı.

FED’in kararını sadece erteleme olarak görmek gerekir. Bu nedenle de Türk Lirası’ndaki değer kazancı, pozisyon kapama fırsatı olarak değerlendirilmelidir.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Merkez Bankası’ndan Dövize Müdahale

Merkez Bankası’ndan Dövize Müdahale

Döviz sepeti 2,30’da rekor seviyelere ulaştı, dolar 1,9650’ye yükseldi.

Merkez bankası ikinci bir açıklamaya kadar her gün 100 milyon ABD doları satışı yapacak.  

MB Başkanı Erdem Başçı’dan müdahale sonrası ilk açıklama;
  • 20 Ağustos 2013 tarihli Para Politikası Kurulu’nda belirlenen strateji doğrultusunda, yapılacak ikinci bir açıklamaya kadar ek parasal sıkılaştırma her gün uygulanmaya devam edilecektir. 
  • Bugünden itibaren, ek parasal sıkılaştırma uygulanan günlerde saat 16.30’da en az 100 milyon ABD doları tutarında bir döviz satım ihalesi açılacaktır.

Dövize müdale sonrası son durum;
USD / TRY

SEPER KUR (USD+EUR)/2

Merkez Bankası Faiz Arttırımı !

Merkez Bankası faiz koridorunu genişletmeye devam etti..

Merkez Bankası faiz koridoru üst bandını 50 baz puan yükselterek %7.75’e çıkardı. Diğer faiz oranlarında ise bir değişiklik yapılmadı.
Açıklamada dikkat çekenler:

·         Enflasyona ilişkin vurgu devam ediyor. Merkez Bankası,  Ağustos ayından itibaren enflasyonda öngörülen düşüşün başlamasını bekliyor. Ancak hedefin üzerinde seyreden enflasyonun fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamak amacıyla para politikasındaki temkinli duruşun güçlendirilmesine karar verildiği belirtildi.

·         Geçtiğimiz ay olduğu gibi bu ayki notta da “Enflasyon görünümü orta vadeli hedeflerle uyumlu olana kadar para politikasının temkinli duruşu korunacak, gerektiğinde ek parasal sıkılaştırmaya gidilebilecektir.” ifadesi korundu. Üst bandın artırılması ile ek parasal sıkılaştırmanın etkinliğinin artırılmasının amaçlandığı belirtildi.


·         Bir önceki notta iç talep için sağlıklı bir toparlanma ifadesini kullanan Merkez Bankası, son notunda iç talepte ılımlı bir büyüme gözlendiğini belirtti. Buna göre, iç talebe ilişkin bir önceki nota göre daha olumlu bir görünüm çiziliyor.

·         Sermaye akımlarında zayıflamanın sürdüğünü belirten Merkez Bankası, böyle bir konjonktürde daha temkinli bir para politikası duruşunun katkısıyla kredi büyüme hızlarının kademeli olarak daha makul düzeylere gelmesini bekliyor.


Merkez Bankası, enflasyonist risklerin yüksek olmasını dikkate alarak para politikasında daha sıkı bir duruşa geçti. Bu adımla geçtiğimiz 3 günde %6.5 seviyesinde olan fonlama maliyetini önümüzdeki dönemde daha yüksek seviyelere çıkaracağı sinyalini verdi.    


15 Ağustos 2013 Perşembe

Enflasyon Raporu 2013 - III açıklandı !

ABD Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını yakın bir gelecekte azaltabileceğine dair verdiği sinyaller Mayıs ayından itibaren gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışına yol açmıştır.

Küresel iktisadi faaliyet zayıf seyrini korurken küresel büyümeye dair tahminler aşağı yönlü güncellenmektedir. ABD ekonomisindeki istikrarlı büyümeye rağmen, gerek Euro Bölgesi ekonomilerindeki zayıf seyir gerekse gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama eğilimi sürmektedir.

2012 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren enflasyon görünümünün iyileşmesi ve sermaye girişlerinin güçlenmesi nedeniyle TCMB kademeli olarak parasal genişlemeye gitmiştir.

2013 yılının Mayıs ayına kadar kısa vadeli faiz oranları daha düşük seviyelere indirilirken TCMB ortalama fonlama faizi düşürülmüştür. Ayrıca sermaye girişlerinin finansal istikrar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla da Rezerv Opsiyonu Katsayıları (ROK) kademeli olarak artırılmıştır.

Mayıs ayının sonlarından itibaren yaşanan gelişmeler para politikası duruşunun değiştirilmesini gerektirmiştir. Bu dönemde küresel para politikalarına dair artan belirsizliklerin hızlı sermaye çıkışlarına, Türk lirasında aşırı değer kaybına ve finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açması üzerine TCMB piyasaya verdiği likiditenin kompozisyonunu değiştirerek likidite politikasını sıkılaştırmıştır.

Kurul, enflasyon görünümü orta vadeli hedeflerle uyumlu olana kadar para politikasının temkinli duruşunun korunacağını belirterek gerektiğinde ek parasal sıkılaştırmaya gidilebileceğini ifade etmiştir.

Küresel Ekonomideki Belirsizlikler Devam Ediyor…

Öte yandan Kurul, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin ve sermaye akımlarındaki oynaklığın devam ettiğine dikkat çekerek Türk lirası likidite politikasının esnekliğinin artırılmasına karar vermiştir.

Son dönemde kredi faizleri de yukarı yönlü bir hareket göstermiştir. Likidite koşullarına daha hızlı tepki veren ticari kredi faizlerinde daha belirgin bir artış gözlenirken tüketici kredisi faizlerindeki artış daha sınırlı olmuştur.

13 Ağustos 2013 Salı

Libor Nedir? Libor'daki Değişimler ve Libor Skandalı

Libor

Libor (London Interbank Offered Rate),  Londra’daki kredibilitesi yüksek bankaların, bankalar arası ABD doları üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları ortalama faiz oranına dayanır.  Libor faiz oranı forward, swap, konut kredisi, değişken faizli borçlar ve eurodollar işlemlerinde referans olarak kullanılır.

Libor, İngiliz Bankacılar Birliği tarafından (BBA) belirlenir. Günlük veriler Reuters yoluyla yayınlanır. Reuters, BBA’yı temsilen işlemleri gerçekleştirir. BBA tarafından belirlenmiş katılımcı bankalar tarafından bildirilen 16 faiz oranı, en yüksekten en düşüğe göre sıraya konur. Bu oranlar 4 gruba ayrılır. En yüksek 4 oranı içeren dörtlü ile en düşük 4 oranı içeren dörtlü dışarıda bırakılır. Geriye kalan oranların aritmetik ortalaması alınarak günlük ‘Libor’ oranı belirlenir. Bu işlem bir geceden 12 aya kadar, 15 farklı dönem ve 10 farklı para birimi için tekrarlanır. Londra saatiyle 11:00’da belirlenen veriler, saat 12:00’da açıklanır.

Euribor

Euribor (Euro Interbank Offered Rate), 44 Avrupa bankasının (20 Eylül 2012 verilerine göre), bankalar arası Euro üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları ortalama faiz oranına dayanır. Euriboru belirleyen bankalar, Eurozone piyasasında en geniş iş hacmine sahip bankalardır.

Euribor, merkez Avrupa saatiyle saat 11:00’da EBF (European Banking Federation)  belirlenir.

TrLibor

Türk Lirası Bankalararası Satış Oranı olarak tespit edilen referans faiz oranının kısaltmasıdır. Bir bankanın başka bir bankadan veya finansal kurumdan belirli vadelerle borç alabileceği faiz oranını gösterir. Türkiye Bankalar Birliği tarafından belirlenir. Trlibor sabitleme seansına aktif toplamı minimum 1 milyar ABD Doları olan, yapılacak işlemlerde 1 milyon TL kotasyon girmeyi ve bu işlem büyüklüğünden işlem yapmayı kabul eden 13 banka katılır.


Libor’daki Değişimler


Yukarıdaki grafik, 1999-2013 yılları arasında Libor oranındaki değişiklikleri göstermektedir. Yeşil çizgi haftalık, mavi çizgi 3 aylık, kırmızı çizgi ise senelik dalgalanmayı gösterir.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Küresel İthalat Büyümesi ve Türkiye’nin İhracatı

Merkez Bankası'nın çeyrek dönemlerde yayınlamakta olduğu Enflasyon Raporları'nda, KUTU adı verilen ayrılmış bölümlerde ekonomi ile ilgili güzel konular işleniyor. En son yayınlanan raporda beğendiğim bir konuyu sizlerle de paylaşmak istedim.  

İhracatın önemli bir belirleyicisi ihracat yapılan pazarlardaki büyümedir. Ticaret ortaklarımızın Türkiye’den yaptıkları ithalat dünya genelinden yaptıkları toplam ithalatlarının küçük bir kısmını oluşturduğu için, bu pazarlardaki toplam ithalat talebi Türkiye’nin ihracatı açısından büyük ölçüde bağımsız bir dış değişken olarak düşünülebilir. Bu kutuda Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlardaki büyüme incelenmekte ve Türkiye’nin ihracat büyümesiyle olan ilişkisi anlatılmaktadır. 
Küresel ithalat büyümesinin güçlü olduğu yıllarda Türkiye’nin ihracatı da hızlı artma eğilimi göstermiştir (Grafik 1). Ancak Türkiye’nin ihracatının ağırlıklı olduğu ülke veya sektörlerdeki talep dünya genelinden daha güçlü veya zayıf seyredebilmektedir. Örneğin Türkiye’nin ihracatının büyük bir kısmının yapıldığı Avrupa ülkelerinde küresel kriz sonrası toparlanmanın zayıf olması Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkilemiştir. Daha güçlü bir toparlanma sergileyen ve dünya ticaretinde büyük ağırlığa sahip ABD ve Uzak Doğu ülkelerinin ise Türkiye ihracatındaki ağırlığı görece düşüktür. Türkiye’nin ihracat yaptığı ülke veya sektörlere özel bu tür farklılıkları doğru bir şekilde hesaba katabilmek amacıyla, ülke ve sektör bazında her ihracat pazarını Türkiye’nin ihracatı içindeki payıyla ağırlıklandırmak suretiyle bir “ağırlıklandırılmış küresel ithalat büyümesi” hesaplanmıştır. Grafik 2’de gösterilen bu küresel ithalat ölçüsünün Türkiye’nin ihracatı açısından anahtar bir belirleyici olduğu görülmektedir.




Ekonomik Takvim

Canlı Ekonomik Takvim Investing.com Türkiye tarafından sağlanmaktadır, lider finans portalı.